Almanya'dan Hollanda'ya taşındım
Türkiye'den gitmeye karar verdiğim ilk dönem (2020 Şubat) iş başvurularımı çoğunlukla Hollanda'daki şirketlere yapıyordum. Nedendir bilmiyorum Hollanda'daki hayatın bana hep daha cazip geldiğini düşünürdüm. Hatta Rotterdam'da bir şirketle de anlaşmak üzereydik ama son mülakatta elenmiştim. Sonra Berlin'den teklif gelince neden olmasın deyip Berlin'e taşınmıştım.
Yemeksepeti'nden eski çalışma arkadaşlarımla FaceTime yaptığımız bir gün arkadaşım Almanya'dan taşınmayı düşündüğünü söylemişti. Seçeneklerinin arasında da en güçlü aday Hollanda'ydı. O an üzerine çok düşünmemiştim ama sonradan bu fikir bana çok mantıklı geldi. 2,5 senelik Berlin deneyimimden sonra hayatımda yeni bir değişikliğe ihtiyacım olduğunu hissettim ve araştırmalarım sonucu Hollanda'ya taşınmaya karar verdim. "Almanya'da 2 yıl" adlı yazımda Almanya'da 2 yıl boyunca edindiğim deneyimleri ve izlenimleri okuyabilirsiniz. Bu yazımda ise Amsterdam'a taşınma hikayemi anlatmaya çalışacağım. Hem merak edenler vardı hem de benzer ikilimde kalanlar icin faydalı olmuş olur umarım.
Ben Berlin'e 2020 Ağustos'ta taşındım ve 2,5 sene boyunca heycar'da Senior Frontend Software Engineer olarak çalıştım. Bu zaman zarfında da Berlin'deki hayatın bana çok da uygun olmadığını anlamış oldum. Kötü bir deneyim yaşamadım aslında, bence Avrupa'da yaşamak harika bir şey. Hayatımdan da genel olarak memnundum. Sadece hayatımın bu döneminde daha iyi şartlarda yaşayabileceğime inandığım Hollanda'ya taşınmak aklıma çok yattı.
Her paragrafta başka bir konuya değinmeye çalışacağım.
İlk konu şehrin sosyokültürel ve fiziki yapısı. Berlin'in verdiği vibe beni yeterince tatmin etmedi açıkçası. Çok kişisel bir deneyim olduğu için bazılarınızın katılmayacağı bir konu olabilir. Şehirde genel olarak depresif ve gotik bir hava hakim. Eski sovyet binalarınının o ruhsuzluğu bile insanın içini karartmaya yetiyor bir süre sonra. İlk gittiğimde hiç rahatsız olmamıştım ama alıştıkça artık böyle şeyler dikkatimi çekmeye başladı. Sokaklar genel olarak pis ve sidik kokuyor. Ve şehirde mental sağlığı bozuk insan sayısı da çok. Metroda bağııranlar çağıranlar, iğne vuranlar, vs. Aslında oldukça güvenilir bir şehir ama içiniz hep bir tedirgin oluyor. Delisi çok deli çünkü. Öte yandan Amsterdam daha elit, kaliteli, temiz ve Avrupa'yı daha çok hissedebileceğiniz bir yer bence. İşten çıkıyorum her yer turist, güllük gülistanlık, şehrin duygusu çok daha sıcak ve canlı.
Berlin'e kıyasla Amsterdam'da İngilizce konuşma oranı ütopik derecede yüksek. Hala inanamıyorum bu duruma. Sanki ana dil Hollandaca değil de İngilizce'ymiş gibi. Kimseden bilmiyorum etmiyorum duymadım, herkes İngilizce konuşuyor. Berlin'de bile bunun sıkıntısı çok hissediliyor. Çoğu insan İngilizce bilmiyordu, özellikle belediyeye işiniz düşerse geçmiş olsun gerçekten. Ayrıca Hollandalılar bana daha yardımsever ve sıcakkanlı geldi. Yaşadığım apartmandaki komşularla denk gelip tanıştım, hepsi de güleryüzlü sevecen insanlardı. Kek yapıp tüm komşulara dağıttım hatta 😅 O eski komşuluk ilişkilerini anımsattı biraz.
Amsterdam'da henüz ırkçılığa uğramadım, duymadım da. Bu konu Almanya genelinde biraz sıkıntılı. Çünkü malumunuz ismi lazım değil olan şahsın hala milyonlarca sempatizanı var. Mecliste partileri bile var ve oyları da her geçen gün artıyor. Bu açıdan bir yabancı olarak Almanya'da yaşamanın pek sağlıklı ve güvenilir olacağını düşünmüyorum. En azından yakın gelecekte.
Burada da Almanya'dakine benzer bir Blue Card sistemi mevcut. Yani Almanya'dan taşınırken Blue Card'ınızı kaybetmenize gerek kalmıyor. Ancak bu süreç çok uzun. O yüzden ben 2,5 senelik Blue Card vizemi hiç ederek "Highly Skilled Migrant" yani "Yüksek Nitelikli İşçi" vizesi ile geldim. Blue Card'a kıyasla daha avantajlı bence. En önemlisi %30 ruling yani %30 kuralı ya da %30 vergi indirimi kuralı denebilir. Gerekli koşullar sağlandığında; işveren, çalışanın brüt maaşının %30 oranına denk gelen kısmını çalışanına vergisiz ödeyebiiliyor. Yani 5 yıl boyunca maaşınızın %70’i üzerinden gelir vergisi ödüyorsunuz. Dolayısıyla %30’luk kısmı vergisiz/kesintisiz olarak direkt size yatıyor. Bu da inanılmaz bir fark yaratıyor haliyle.
HSM vizesinin güzelliklerinden bir diğeri de sınavsız şekilde ehliyetinizi değiştirebilmeniz. Amsterdam belediyesi için randevu bile almanıza gerek yok. İstenen belgeler de şu şekilde;
Vatandaşlık şartları Almanya ile aşağı yukarı benzer ama önemli farklar var;
- 8 sene yerine 5 senede alınabilmesi (Almanya hükümeti de bu süreyi 5 seneye indirmeyi planlıyor)
- Minimum B1 yerine A2 seviye dil bilgisi istenmesi
5 sene ülkede çalışıp vergi öderseniz, suç kaydınız olmazsa ve A2 seviye Hollandaca dil bilgisine sahip olursanız vatandaşlığa başvurabiliyorsunuz.
Taşınmamda etkili olan sebeplerden biri de ev satın almak. Almanya'da bu işler biraz çetrefilli. Önden ödeme yapacak kadar birikiminiz olması lazım. Hollanda'da ise maaşınıza oranla satın almak istediğiniz evin tüm ücretini mortgage çekerek ödeyebiliyorsunuz. Çok büyük kolaylık gerçekten. Burada bir hayat, bir gelecek kurmak istiyorum ve bu şekilde rahatça ev alabiliyor olmak bu süreci daha kolay yönetmeme imkan tanıyacak.
Çoğu işlem dijital olarak halledilebiliyor. Zaman açısından gerçekten avantajlı. Burada DigiD denen bir uygulama var ve Almanya'nın aksine çoğu bürokratik işlem buradan kolayca yönetilebiliyor.
Çok da bir önemi var mıdır herkes için bilemem ama Hollanda'da marketler haftasonu da açık. Almanya'da yaşayanlar derdimi anlayacaktır. Bir şeye ihtiyacınız olduğunda haftasonu ulaşamamak bazen çok kötüydü.
Kiralık ev bulmak
Hollanda'da ev bulmak Almanya'da bulmak kadar zor gerçekten. Tüm aramalarım 1 ay sürdü ve biraz şans biraz da yardımla çok beğendiğim bu evi tutabildim. (Tüm eşyalar bana ait 😄)
Hikayesi biraz ilginç. Hollanda'daki bir arkadaşım beğendiğim evleri ziyarete giderek bana yardımcı oluyordu. Yine beğendiğim bir ev için gittiği bir gün onlarca insanın aynı anda evi gezdiğini duydum. Daha sonra evi kiraya veren emlakçı herkesi bir odaya toplayıp belgeleri eksiksiz olarak mail gönderecek ilk kişinin evi alacağını söylemiş pat diye. Arkadaşım da bana yazı hemen gönder diye. Yarım saatte tüm belgeleri toparlayabildim ve gönderdim. Ama ilk ben değildim maalesef. İnanilmaz moralim bozulmuştu. Gerçekten ev bulamayacağımı düşünmüştüm. Daha sonra yine kiralık ev baktığım bir gün yine aynı emlak şirketinin bir ilanını gördüm. Evin içini hep benzer şekilde modern olarak renove ediyorlardı, oradan tanıdım. Tabi artık deneyimli olduğum için arkadaşıma dedim ki, ben ziyareti ayarladım lütfen şu gün şu saatte eve ziyarete git ve apartmandan içeri girer girmez bana haber ver, belgeleri hemen göndereceğim. Gerçekten de yaptık bunu. Sabah saat 9:30 gibi gitmiş evi görmeye ve ilk giden de oymuş. Belgeleri gönderdim tabi hemen. 1 saat sonra mail geldi, tebrikler evi tutmaya hak kazandınız diye 😅 Böylece Amsterdam'da şu an yaşadığım evi kiralamiş oldum...
Evi bulduğum platformun adı RentSlam. Aylık olarak belli bir ödeme yapıyorsunuz. Platform tüm ev kiralama sitelerini anlık tarayarak ilanları hemen size mail atıyor. Eve ilk başvuranlardan olup ziyaret ayarlamak cidden çok mühim. O yüzden benzer sıkıntıları yaşayan varsa kesinlikle tavsiye ederim. Gerçekten güzel çalışıyor uygulama.
Taşınma
Hayatımda ilk defa taşındım. Onu da yurt dışından yurt dışına yapmış oldum. İlginç bir deneyimdi benim için. Firma olarak movinguy kullandım. Google review'larda hep olumlu yorumlar vardı. Çoğu ufak tefek eşyayı paketleyip kolilemiştim zaten. Büyük ve ağır eşyalar için 3 kişi gelip güzelce paketlediler. Sonra da büyük bir kamyona koyup götürdüler. Eşyaları gönderdikten sonra Amsterdam'a trenim vardı zaten. Geceyi otelde geçirip ertesi sabah eve geçerek eşyaları karşıladım. 2 kişi tüm eşyaları sağsalim eve taşıdı. Bir problemle karşılaşmadım. Önden konuştuğumuz ücretin haricinde de ek bir ücret talep edilmedi. O yüzden genel olarak tavsiye edebilirim.
Hayat pahalılığı
Amsterdam'da hayat gerçekten pahalı. Özellikle Berlin'e göre giderlerimde ciddi bir artış oldu. Ama 30% ruling kuralı ile beraber Berlin'de kazandığımın çok çok üzerinde elime kalıyor. Geçtiğimiz haftalarda iki şehir için de paylaştığım aylık sabit giderlerime referans olması için aşağıdan göz atabillirsiniz.
Vize için istenen belgeler
HSM vizesi için benden istenen belgeleri de aşağıda paylaşıyorum;
- Multilingual birth certificate (çok dilli doğum belgesi)
- CV
- Pasaport
- Adli sicil belgesi: Bunu Berlin'deki bölge belediyelerine mail atarak isteyebilirsiniz. Ücreti yatırıp dekontla beraber belgeyi istediğime dair talepte bulundum. 1 hafta içinde posta kutuma gelmişti.
- Almanya için registration ve deregistration belgeleri
- Banka dökümü
- Sağlık sigortası belgesi
Taşınmadan önce, hatta iş görüşmelerine başlamadan da çok önce Amsterdam'a seyahat planı yapmıştım. Çok güzel denk geldi. Ofise davet ettiler yüzyüze de tanışmak için. Gidip etrafı gezdim, insanlarla tanıştım. Güzel fırsat oldu benim için. Şehri gezdikçe daha da çok sevdim zaten. O an tamamen emin oldum Amsterdam'a taşınmaya.
Enteresan bir tesadüf daha: heycar ben istifa dilekçemi verdikten 1-2 hafta sonra layoff açıklamıştı. Sonra aradan 2-3 ay geçti, ben Bitvavo'da işe başladım. Duydum ki 2. layoff'u da açıklamışlar ve tanıdığım herkes işten çıkarılmış. Kader mi rastlantı mı bilmiyorum ama her gün aldığım bu taşınma kararı için şükrediyorum. Her şey yolunda gidiyor şimdilik.
Deneyimlerime göre Berlin x Amsterdam karşılaştırmamı aşağıdaki tweet'lerden de okuyabilirsiniz.
Unuttuğum veya atladığım şeyler olabilir. Aklıma geldikçe bu yazıyı güncellerim. Sorularınız veya eklemek istedikleriniz için @onurschu twitter hesabımdan bana ulaşabilirsiniz. Sevgiler 👋